Evet, Sadık Güleç'in Aljazeera Dergisi'nde 1 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanan yazısının başlığı "Amasra'da 150 Çinli" idi.
Geçtiğimiz Cuma günü hayatını kaybeden Çinli işçi Wenliang Zhang'ın ardından, kamuoyunda "Amasra'da Çinliler'in ne işi var?" sorusuna o yazıyla yanıt veriyoruz:
Neredeyse Çin Seddi kadar yol kat ettiler. Yerin 610 metre altına indiler. Amasra’da, madende çalışan Çinli işçiler, Karadeniz’in kıyısına Çin’i getirmiş. Dünyanın en kalabalık ülkesinden Türkiye’ye gelmelerinin sebebi, hayallerini gerçekleştirmek.
Arkasına yeşillikler içinde bir dağı almış, Karadeniz’e bakan düzlükte, deniz seviyesinden 610 metre aşağıdaki Türkiye’nin en derin kömür madenine asansörle iniyoruz. Yakında yapılacak olan, Hattat Holding’e bağlı Hema Elektrik Santrali’ne kömür sağlamak için buradan denizin altına doğru kilometrelerce uzunlukta galeriler açan işçilerin yanına gidiyoruz. Hızla inen asansörde kulaklarımda basıncı hissetmeye başladığımda yolculuk sona eriyor.
Dışarıdan bir işçi, asansörün demir kapısını iki yana doğru açtığında duyduğum ilk cümle Çince.
Bir vagonu itmeye çalışan işçiler kendi aralarında Çince konuşuyor.
Türkiye’nin en derin ve uzun galerilerini Çin’den gelen işçiler açıyor. Karadeniz’in altında bulunan kömür yataklarına ulaşmak için bu madeni açan Hattat Holding, işi taşeron olarak çalışan Çin’in en önemli madencilik şirketlerinden Datong’a vermiş. Firma kendi işçilerini ve mühendislerini getirerek Batı Karadeniz’in bu sakin kasabasında açılan madende Çinli işçileri çalıştırıyor.
Galerinin en ucuna vardığımızda, kayaları delen ve duvarlara çelik kafesler yerleştirerek onları betonla kaplamaya çalışan işçileri görüyoruz. Sadece baretlerindeki tepe lambalarının aydınlattığı bu yerde, işçiler seri şekilde çalışıyor. Onlarla durup konuşmak neredeyse imkânsız. Yaptıkları iş o kadar birbirlerine bağlı ki birinin durması bütün ekibin durması anlamına geliyor. Tesiste çok az sayıda Türk işçi çalışıyor. Bu yüzden bir tercümana da ihtiyaç duymuyorlar. Galeri boyunca yaptığım yolculukta sadece girişte birkaç Türk işçi ile karşılaştım.
“Çinli işçiler neden ülkelerinden binlerce kilometre uzaktaki Türkiye’de çalışmak istemiş?” sorusunun cevabı, bir zamanlar Almanya’ya giden Türk işçilerin özlemleri ve hayalleriyle aynı: Burada daha fazla para kazanmak. Hepsinin döndüklerinde gerçekleştirmek istedikleri hayalleri var. Yani Türkiye bir anlamda Çinlilerin Almanya’sı.
Çin’den geldi Galatasaraylı oldu
İşçileri buraya getiren taşeron şirket Datong Cool Mine Group’un başmühendisi Yu Wen Long üç yıldır Amasra’da çalışıyor. Datong maden şirketi Yu Wen Long’a iş teklif ettiğinde Türkiye üzerine bildiği tek şey Galatasaray’mış; “Gelmeden önce bu ülke hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Sadece Akdeniz gibi tatil bölgelerini duymuştum. Türkiye’nin futbol konusunda çok iyi olduğunu biliyorum. Futbolu seviyorum. Galatasaray’ı duymuştum. Burada da Galatasaray’ı tutuyorum. Doğal çevreyi çok sevdim. Temiz, sakin bir yer. Diğer İslam ülkeleri gibi karmaşa ve çatışma ortamı yok. İşçilerimiz gelmeden önce çok tedirgindi. Suriye veya Mısır gibi Ortadoğu ülkelerine benzediğini düşünüyorlardı. Ama buraya gelip çalıştıktan sonra çok güven duydular.”
İşçilerin büyük çoğunluğu Çin’in kuzeydoğusundaki taşkömürü yataklarıyla bilinen Harbin şehrinden ve çevresinden geliyor. Çevirmenimiz Urumçi’den Türkiye’ye gelip üniversitede okuyan Uygur Türkü Abdurrahman Öztürk, “Harbin Çin’in Zonguldak’ıdır.” diyor.
Bu yüzden Türk işçilerden daha tecrübeliler.
Hattat Enerji ve Maden A.Ş. Amasra işletme müdürü Suat Ölmez, “Türkiye’de derin kuyu kazısı çok az yapılıyor. İki tane ya vardır ya yoktur. Derin kuyular yerin yüzlerce metre derinliğindeki madenlere ulaşmanın tek yolu. Çin’de ise bu teknikle kazılmış binlerce kuyu var. Tabii ki tecrübe ve teknoloji açısından bizden çok ilerdeler. Bizde bu konuda yetişmiş teknik eleman yok ama Çin bu konuda çok tecrübeli elemanlara sahip. Burada Türkiye’de hiç uygulanmayan teknikler kullanılıyor.” diyor.
Ölmez, Çinlileri tercih etme sebebini, “Dışarıdan sanıldığı gibi ucuz iş gücü değil, teknolojinin ve eğitilmiş elamanların onlarda olması.” diye açıklıyor. Çinli işçiler daha çok belirli konularda uzmanlaşmışlar. Hattat Holding’in Bartın’da, Amasra ve yine Amasra’ya yakın Çatalağzı’nda iki ayrı kuyu kazma çalışması var. İki kuyu yakında yer altında birleştirilecek. Çinli işçiler özellikle derin kuyu kazma konusunda uzman oldukları için aldıkları ücret Türk işçilerden fazla olabiliyor. Çinli bir işçi ayda ortalama 3 bin lira alıyor.
Türkiye’yi Müslüman olduğu için tercih etti
Amasra’da şu an 150 Çinli işçi var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistiklerine göre, Türkiye’de 8 bin 677 Çinli çalışıyor. Bu işçilerin bin 255'i kömür ocaklarında istihdam edilmiş. Ayrıca Ankara-İstanbul hızlı tren hattı gibi büyük projelerde de Çinli işçi ve mühendisler görev alıyor. Çinliler, Türkiye’de çalışan yabancı işçiler arasında ikinci sırada.
Zhang Yue Peng, Harbin’de başka madenlerde çalıştıktan sonra Türkiye için işçi arandığını duyunca hemen başvurmuş. Özellikle Türkiye’de çalışmak istemiş. Bunun sebebiyse Zhang Yue Peng’in Çinli bir Müslüman olması. Harbin’de geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan Müslüman bir Çinli topluluktan geliyor. Amacı, biraz para kazanıp döndüğünde biriktirdiği para ile küçük bir lokanta açmak. Amasra’ya geleli daha bir ay olmuş. Bana beş yaşındaki küçük kızının resmini gösterirken hayallerini anlatıyor; “Burada en çok kızımın özlemini çekiyorum. Bazen telefonla ya da internet üzerinden görüntülü konuşuyorum ailemle. Bir yıl çalışırsam yeterli parayı toplayacağımı düşünüyorum. Bizim oralarda buradaki kadar yüksek maliyet yok. Biriktirdiğim para ile orada bir lokanta açabilirim.” Türkiye’de bir yıllık çalışma sonucunda 15 bin dolara yakın para biriktirebileceğini söyleyen Pheng, Çin’de açacağı küçük bir yer için bu paranın yeterli olduğunu söylüyor.
Kömür madeninde Çinli bir kadın
İşçilerin kaldığı lojmanın temizliğini yapan kadın da Çin’den gelmiş. 52 yaşındaki Hei Long Jiang Çin’in QiTai He şehrinden. Buradaki tek kadın çalışan. Eşi de madende çalışıyor. Şirketin temizlikçi aradığını duyunca eşi ile birlikte çalışma fırsatı doğduğu için hemen başvurmuş. İki yıldır Türkiye’de. “İki çocuğum da büyümüşlerdi. Kızım evlendi, oğlumsa Çin’de bir şirkette çalışıyor. Artık biraz para biriktirip Çin’de küçük bir yer açmak istiyoruz.” diyor. Ne kadar biriktirdiklerini, daha ne kadar paraya ihtiyaçları olduğunu sorunca yüzleri değişiyor. Söylerlerse Çin’e döndüklerinde mafyanın kendilerine musallat olmasından korkuyorlar.
Ona burada yalnızlık çekip çekmediğini soruyorum. Şirketin Çinli müdürünün eşinin de burada olduğunu, sadece onunla arkadaşlık ettiğini söylüyor. Türk kadınları ile arkadaşlık etme fırsatı pek bulamamış. “Burada çok vaktimiz olmuyor. Bartın’ı ve Amasra’yı gezdim. Türk yemeklerini yedim ama alışamadım. Fakat ekmeklerinizi çok sevdim.” diye ekliyor. Hei Long Jiang ve eşi diğer Çinli işçilerin de kaldığı prefabrik lojmanda küçük bir odada kalıyor. Odadaki ranzaların birinin üzerine makyaj malzemelerini koymuş, onların önünde poz veriyor.
Gelmeden önce Türkiye hakkında tek bildikleri bir Ortadoğu ülkesi olduğuymuş. Bu nedenle en büyük endişeleri güvenlik olmuş. Bu yüzden Xie Zheng Qi’nin ailesi Türkiye’ye gelmesine şiddetle karşı çıkmış. En büyüğü lisede okuyan üç çocuk babası Xie Zheng Qi, “Hepsi okuyor. O yüzden çok para kazanmam gerek.” diyor. Çin’de başka bir madende çalışırken Datong’un ilanlarını görüp işe başvurmuş; “Geldikten sonra burayı çok sevdim. Bu kadar yeşil bir ülke beklemiyordum. Doğa beni çok şaşırttı. Denizin olmasını çok sevdim. Gördüm ki Türkiye çok rahat bir ülke.”
İşletme müdürü Cheng Yin He de benzer şeyler yaşamış. Ama geldikten sonra bütün kaygıları kaybolmuş. “Buraya ilk geldiğimde kapıları kilitlerdik. Haberlerde hep Ortadoğu üzerine çok kötü olaylar görürdüm. Bunlardan etkilenmiştim. Amasra’da kapıların açık olduğunu gördüm. Bu bizde hiç olmayan bir şey. Şimdi biz de kapılarımızı açık bırakıyoruz. Hiçbir şey olmuyor.” Bir de, Bartın’da insanların güvercinlere yem atmasına şaşırmış. Gülerek “Güvercinler bizde yenir.” diyor. Döndükten sonra amacı, kömür ticareti yapan bir yer açmak. O da parayla ilgili soruları yanıtlamak istemiyor.
Aşçıları da Çin’den
İşçilerin hepsi Türk yemeklerini denemiş ama alışamamış. İstisnalar döner, ayran ve fındık. Lian Shue Hai, ilk kez Bartın’da yediği döner ekmeği unutamıyor. Lojman’daki yemekhanede bir mutfak da var. Yemekleri Çin’den gelen aşçıları Li Yu Ku yapıyor. Çin yemekleri için malzeme bulmakta zorlanmadığını söyleyen Li Yu Ku, “Sebzeleri Bartın’daki pazardan alıyorum. Hepsi çok taze oluyor.” diyor.
Madenin bazı teknik ihtiyaçları Çin’den geliyor. Bu malzemeler gelirken, konteynırlara aşçı Li Yu Ku’nun istediği gıda malzemeleri de konuyormuş. Daha çok konserve yiyecekler ve baharatlar geliyor.
İki katı para kazanıyorlar
Madende çalışan Çinli işçiler, Türk işçilerin aksine haftalık izinlerini kullanmıyor. Haftanın yedi günü, günde sekiz saat çalışıyorlar. Bazen bunun üzerine fazla mesai yaptıkları da oluyormuş. Bütün amaçları, hayalleri için yeterli parayı toplayıp ülkelerine öyle dönmek.
Bir kız babası Lin ChunYouda Harbin’e döndükten sonra ticaret yapmak isteyenlerden. Çin’de yine aynı firmada yedi yıldır çalışırken maaşı 800 dolara yakınmış. Burada ise 3 bin – 3 bin 500 lira kazanıyor. “Ne yapacağıma döndükten sonra karar vereceğim.” diyor.
Röportaj bitince, Amasra’da Çince hayat kaldığı yerden devam ediyor. Kimi saatini kontrol edip Türkiye’den altı saat ilerideki memleketinde bıraktığı ailesini aramaya, kimi mutfağa, kimi de dinlenmeye çekiliyor.
Ertesi gün iş var zira ve karanlık madende mesai erken başlıyor.
Kaynak: Sadık GÜLEÇ / Aljazeera Dergisi
|